ifade tasarımı
web PEN WHITE.png

yazılar

çok sevdiğim bir arkadaşım Murat İpek'ten alıntı ile 

"merak etmeyin ben yazarım"

kulak pası

Radyo kulağınızın pasını gerçekten siler mi?

Kulağında oksidasyon sorunu olan varsa bu genellikle metal bileşenlerin havayla temasından kaynaklanıyordur ve kulaklığı arada bir çıkarmak paslanma etkilerini azaltır...

Radyo yayınları memleketimizde FM frekansı üzerinden yapılırken 30 Hz ile 15 kHz arasında bilgi taşıyan ses dalgaları insan kulağının duyduğu aralığın neredeyse tamamını teorik olarak doldurur. Peki yayında çalınan şarkılar hangi kaynaktan çıkıp, hangi yollardan geçerek (ve bu arada hangi merhaleleri atlatarak) dinleyene ulaşır?

Radyo kanalı eğer yeterli yatırımı yapmışsa bir otomasyon sistemine sahiptir ve yayındaki şarkılar, jingle’lar, reklamlar bilgisayar sisteminden çalınırken bilgisayarın ses kartından çıkıp ses mikserinden geçerek yayının son sesini düzenleyen bir işlemci tarafından vericiye gönderilir (tabii ki işlemciye yine yatırım yapılıp satın alınmış olduğunu varsayıyoruz). Vericiden gelen yayını radyo alıcısı ile kendi ses sistemine aktaran dinleyici son durağı oluşturur. Otomasyon sistemindeki kayıtlı dosyaların ses çözünürlükleri (formatı, bit derinliği vs.), sistemin ses kartının çıkış yaptığı teknik veriler (signal to noise ratio vs), mixerin giriş ve çıkışı arasındaki kablolamadan kullanılan elektrik kaynağına, yayını son haline getiren işlemcinin sıkıştırma ayarlarından vericinin yayın gücüne kadar neredeyse yüzlerce değişken dinlediğimiz yayındaki sesin ne olduğunu belirler.

Bir önceki, fazlasıyla basite indirgenmiş paragrafı okuyup anlamasanız da buraya kadar dayandıysanız devam edelim...

Elinize A4 boyutunda bir kağıt alın ve elinizden geldiğince düzgün bir şekilde önce ikiye sonra dörde sonra da bir kere daha ikiye katlayın. Şimdi bu kağıdı cebinize sokun ve yanına telefonunuzu, ev ve araba anahtarınızı hatta bozuk paralarınızı koyun. Kağıdı bu kadar malzeme içinden çekip geri çıkarın ve katlamanızdan önceki kadar pürüssüz, temiz olmasını bekleyin! Kağıt son haliyle radyo yayınında dinlediğiniz şarkı kadar düzgündür.

Bu katlanan kağıtta 24bit, 48000kHz formatında doğrudan mastering bilgisayarından alınan bir şarkı kayıtlı olduğunu varsayalım...

RCS, (yani Radio Computing Sucks!) ya da herhangi başka bir otomasyon sistemi çalınan şarkıların saklanma kapasitesini artırabilmek ve büyük dosya boyutları ile çalışmak zorunda bırakılan bilgisayarın işlemcisini zorlamamak için kaçınılmaz olarak dosyaları sıkıştırır, yani kağıdınızı katlar. Cebinizdeki diğer malzemeler ise o kalabalığın içinden çekip çıkardığınızda sürtünerek çıkmaya çalışan kağıda zarar veren her bir parça olarak ses kaynağından radyoya kadar uzanan sinyal yolunu temsil eder.

Bir de bu kağıtta yazanı “dandik” kulaklıkları, arabasındaki bozuk ya da eskimiş kolonları ya da cep radyosundaki mono cızırtısı ile okumaya çalışan dinleyicinin 7 numara gözlüğünü takmayı unutmuş olduğunu düşünün.

İşte yayındaki bu sesin başardığı, kulak pasını silmek mi yoksa aradaki kaybı düşündüğünüzde hissettiğiniz acıdan gözlerinizi doldurmak mı?

Kimse artık CD satılmıyor, müzik yapılmıyor diye ağlamasın! İnternet üzerinden çok daha yüksek çözünürlükle müzik dinleme şansımız dahi olsa sonuçta müziğin en çok dinlenildiği alan radyo, dijital müzik çalar ve internette youtube gibi sitelerden streaming... Hepsi şarkının orijinal haliyle ilgili izlenimlerini hafızasından aktaran betimleyiciler yani ses sıkıştırma sonunda onda birine inmiş kalitesiyle dinlenilerek yorumlanıp eleştiriliyor. Kulak pası topuk pasına dönüyor...     

Arkın Çelik