şarlotan
Charlie Chaplin kimliğini gizleyerek katıldığı “Şarlo Benzerleri” yarışmasında sadece üçüncü olabilmişti... Kendi yarattığı karakteri kendisinden daha iyi tanımlayanlar hatta onu kendisi olma konusunda başarısız bulanlar da aynı kişilerdi.
Bugün ülkemizin medya sirkinde bilinçli olarak televizyon izlemeyen birinin bile sosyal medya tecavüzü yoluyla maruz kaldığı kaçınılmaz zehir sürekli form değiştiriyor. Ne istemezseniz var; üst düzey yeteneksizlik ve düzeysizliğin sadece katılımcılar değil seçici ve düzenleyiciler düzeyinde geçerli düzen olduğu, zekasızlığın artık eleştirilecek değil acınacak bir özür olmaya yaraştığı yarışmalar, yerli dizi adı verilen seri rezaletler ve ne olduğuna akıl sır ermeyen söyleşi programları... liste uzar gider eşeklik baki kalır!
Popüler kültürü eleştirerek ondan beslenen ve tam anlamıyla “kendi kuyruğunu kemiren bir yılan” gibi, ayrılmaz parçası olduğu ve özünde kendisini de vareden bu düzenin karşısındaymış gibi davranan asalakların okuduğu yüksek ahlak mavalları, medyanın çürümüş içerikleriyle beslenmekten çok önceleri morfoza uğrayan metabolizmaları sayesinde zombileşen beyinsiz sürü içinde kimsenin bakmadığına emin olduğu anlarda kendi kusmuğunu yemek kadar iç açıcı bir ferahlık veriyor, mavallara karnı tok azınlığa.
Spor karşılaşmalarında kuralları belirleyen ve uygulayanlar oyunculuk geçmişine sahip olmadığında ne olur? Oyunu teorik olarak herkesten iyi bilmek, bir kere bile gerçek bir maç yapmadan her olası hareketi ezberlemekten ibaret olabilir. Pratikte hiçbir değeri olmayan bu uygulama dünyada en çok tekrar edilen yanlışlardan biridir. Kuralları federasyonlar koyar, federasyonların yöneticileri oyunu oynamak yerine oyunu konuşmayı tercih eden politik izleyicilerden ibarettir. Şarlo’yu Chaplin’den daha iyi bilirler!
Kendinizi bu insan müsveddelerinden nasıl korursunuz biliyor musunuz?
Oyun oynamayarak...
Oyunu bırakın, kendi işinize bakın.